26 Ocak 2011 Çarşamba

DOĞAL BESLENELİM

Yediğimiz pek çok hazır gıdanın içinde bulunan, bize hoş ve zararsız gösterilmeye çalışılan katkı maddelerinin vücudumuza verdiği zararların gün geçtikçe daha çok farkına varmaya başlayınca,ailece hazır gıdalar tüketmemeye özen gösterir olduk. Fakat; çikolata, bisküvi, şeker, dondurma, cips vs. gibi saymakla bitmeyen bu ürünlere damak tadımızın alıştığını ve belirli periyotlarda yemeyince tabiri caizse aşerir derecede canımızın istediğini fark edince birşeyler yapmam gerektiğini anladım.

İki çocuk annesi ben, ne yapar nasıl yaparım da çocuklarımı bu zararlı maddelerden uzak tutarım diye düşünür oldum. Marketlerden aldığımız paketli her ürünün daha sağlıklısını evde yapabileceğime inanarak yola çıktım. Şimdilik yapabildiklerim sınırlı fakat kendimi geliştirmeye çalışıyorum. Benim gibi düşünen çabalayan birileri varsa onlara da yardımcı olmak adına buraya yazıyorum.

Bilinmesi gereken şu ki; radikal kararlar aldığınızda çevrenizden asla destek görmüyorsunuz hatta insanlar size dalga geçen gözlerle bakıyor. Çocuğuma uzatılan çikolatayı, şekeri reddettiğimde, "ben yedirmiyorum" dediğimde, insanlar bir yarışı kazanmışcasına mutlulukla gözlerime bakıp "sen istediğin kadar yedirme büyüyünce yiyecek zaten" diyorlar.Eminim bu sözün arkasından gelen sukünet sırasında içlerinden kahkaha atıyorlar.

Ben, yılmadan çocuklarımı en az zararla büyütme çabasındayım. Henüz 2 yaşında ve 6 aylık olan yavrularımı küreselleştikçe insanlarına zarar veren dünyada, en zararsız şekilde yetiştirme gayreti içindeyim.

LİMONATA

HAZIRLIK AŞAMASINDA...

BİSKÜVİ

Malzemeler
1 çay bardağı pekmez
1 adet yumurta
125 gr tereyağı
1 çay kaşığı tarçın
Yarım limon suyu
200gr buğday nişastası
1 çay kaşığı karbonat
Aldığı kadar un

Ben bu bisküviyi bebe bisküvisi olarak da kullanıyorum. Bebe bisküvisi yaptığımda içine tarçın koymuyorum sadece.

Yapılışı
Bütün malzemeleri karıştırıp hamur yoğuruyorum.
Bazen ekmek yapma makinemin hamur yoğurma ayarında da yoğuruyorum.
Hamurun yumuşak ele yapışmayan bir hamur olması gerekiyor.





Hazırladığım hamuru merdaneyle açıp kalıplarla kesiyorum.

175 derece önceden ısıtılmış fırında 15-20dk kadar pişiriyorum. Benim tepsimle iki tepsi çıkıyor. Malesef ya ikinciyi yaparken ilk tepsiyi, ya da ilk tepsiyle pişenleri yerken iknciyi yakıyoruz :( ve bizim bisküviler hep yarım ölçü oluyor
:(


pişirdikten sonra cam kavanoza koyuyorum, 1hafta kadar taze kalıyor, belki daha uzun sürede kalabilir ama bizim evde max. 1 hafta kaldı bu güne kadar:)

MSG

ÇOK Onemli:
Bu msg denen illeti piyasalarda, daha masum bir ifade tarzı olsun diye ÇIN
TUZU adıyla satıyorlar.

Piyasada bazı dönerciler de bunu kullanıyorlar.
O kadar lezzetli oluyor ki, bir döner yiyecegine 2-3 döner yiyesin geliyor.

Ayrıca ithal olarak gelen BUTUN GIDA MADDELERİNDE BU MSG VAR
(Peyniri,eti,konservesi vs vs.)

MSG NEDİR?...

MSG adında bir yiyecek katkı maddesi var.

MONO SODYUM GLUTAMAT

Yiyeceklere katıldığında, o yiyeceğin tadının beyin tarafından güzel
Olarak algılanmasını sağlıyor. Tatlı, tuzlu, acı fark etmiyor.
Hangi yiyeceğe katılırsa lezzetliymiş gibi geliyor. O yüzden gıda
üreticilerinin bir çoğu MSG'yi karlı olduğu için kullanıyorlar.
MSG ZARARLI MI ?
Buna okuduktan sonra siz karar verin.
Bu madde Nörotoksin. Sinir hücrelerine zarar veriyor. Merkezi sinir
sistemi tahribatı ve
buna bağlı olarak ALZHEİMER, PARKİNSON, HUNTİNGTON hastalıkları, SARA
(Epilepsi)
Retinal dejenerasyon (Göz retina tabakası hasarı) Yağ birikimi,
doyma mekanizmasında bozukluk,
obezite. Büyüme hormonu baskılanması. Pankreas hasarı, insülinde
artış, ve buna bağlı diyabet.
Böbrek ve karaciğerde ciddi hasarlar. Bu madde hamilelerde plasenta
bariyerini geçebiliyor, anne karnındaki bebek de aynı tahribatlara maruz
kalıyor.
Özellikle çocuklarımızın hatta büyüklerin de çok severek yediği
CİPS'lerde çok kullanılmakta. Hazır köfte harçları, Et suyu
tabletleri, Hazır çorbalar, Dondurmalar, renkli yoğurtlar ve benzeri bir
çok üründe var.
Şimdi diyeceksiniz ki, Madem bunca zararı var, neden kullanıyorlar?.
Küreselleşen dünyada, ticaret de küreselleşti. Küresel ticaret devleri
insaf, merhamet
gibi duygularla asla çalışmaz. Onların amacı çok kar etmek, çok daha
büyümektir.
Bu mamuller, albenisi olan renklerde ve janjanlı ambalajlarda sunulur.
Televizyon, gazete ve duvar reklamlarında onlara sıkça rastlarsınız.
Sadece maddesel tadıyla değil, görsel yollar ile de beyinlerimize kazınır
adeta.
Basit bir hesap yaparsak, ucuz zannedilen bu ürünleri çok pahalıya
tükettiğimizi görürüz.
Mesela Cips. Semt pazarlarında 3 kg . patatesi 1 TL ye alabilirsiniz. Oysa
ki 50 gram CİPS 1 liradır.
Yani 1 kg . Cipsi, 20 ytl.den tükettiğimizin farkında bile değiliz.
Olumsuz etkileri de cabası. bu mamulleri üretenler !....
Kendi ürettiklerini asla yemezler, içmezler. Onların gıdaları organik ve
doğaldır.
Son zamanlarda organik tarım yapan çok güçlü özel şirketler türedi,
burada itina ile yetiştirilen ürünleri semt pazarlarında göreniniz var mı?
Ben henüz rastlamadım.
Gelelim genel sağlık boyutuna;
Son 25 yıla dikkatle göz atacak olursak, çocuk yaşta diyaliz cihazına
bağlı yaşamaya mahkum edilenler,
çok küçük yaşta şeker hastalığı ile tanışan çocuklar, obez çocuklar, asabi
çocuklar,
9-10 yaşında buluğ çağına girenler, çeşitli nedenlerle engelli
doğanlar ve bu sayının
ülke nüfusunun % 12'sine çıkması ve benzerleri.
Ve sizlerinde aklınıza gelebilen yeni hastalıklar. Hastalıkları
üretenler, ilaçlarını da ihmal etmediler.
Bu da madalyonun diğer karlı yüzüdür. Karbondioksitli meşrubatlardan,
sakıncalı hazır gıdalara varana
kadar bir çok yerde çeşitli uyarılar yazıldı, çizildi. Durumun
ciddiyetini anlayabilenimiz var mı?
Bu sorunun cevabı, tüketim miktarıdır.
Şimdiki eğitim sistemimiz endüstri, tarım, genel kültür alanında
yetersiz kaldığından,
yeni nesiller tehlikenin farkında değildirler.
Emperyalist devletler, egemen olmak istedikleri toplumun eğitimli
olmasını istemezler.
Onlar için önemli olan kendi halkları ve elde edeceği yeni sömürü
kaynaklarıdır.
Her yıl eskiyen, yaşam kaynakları azalan, küresel ısınma ile kuraklık
tehlikesi yaklaşan bir dünyada,
Küresel güç olan emperyalist devletlerin acımasızlığının arttığı bir
dünyada,
Dengelerin ve haritaların değiştirilmek istendiği bir dünyada
yaşadığımızı asla unutmamalıyız.
Dünyanın en güzel coğrafyasında yaşadığımızı da asla unutmamalıyız.
Gelin bu güzelim yurdumuza hep beraber sahip çıkalım.
YARIN ÇOK GEÇ OLMADAN !.....